Mood Beach Hotel Didim & Altınkum

ALTINKUM

Altınkum Plajı Milas  - Bodrum Havalimanına 80 km , Didim şehir merkezine ise  2 km uzaklıktadır. Altınkum Plajının çevre genişliği 1606 m , yaklaşık olarak alanı ise 24.103 m2 dir.
Altınkum'u bir dünya markası haline getiren yegane unsur upuzun ve altın sarısı rengindeki ince kumlu plajıdır. Altınkum Plajı, bir doğa harikası olan denizinin akıntısından dolayı sürekli olarak temiz kalmaktadır. Bu sebepledir ki birçok kez MAVİ BAYRAK ödülü almıştır.
.
 
Altınkum Plajı boyunca uzanan yürüyüş parkuru ve parkların yanı sıra sahilde sayısız bar, disko, gece kulübü, çay bahçeleri , eğlence mekanları, restoran ve hediyelik eşya satan bir çok işletme mevcuttur.  Yediden yetmişe  herkese hitap eden Altınkum  denizle ve güneşle  iç içe olmak isteyenler için vazgeçilmez bir plajdır. Altınkum'un yat limanından kalkan gezi tekneleri  ile inanılmaz bir mavi yolculuğa çıkabilir  tüm gün çevre adaları ve koyları  gezerek eğlenceli vakit geçirebilirsiniz. Eşsiz Altınkum Plajı yatçılık ve rüzgar sörfü haricince sayısız su ve plaj sporuna ev sahipliği yapmaktadır. Pedallı kano severler içinde bulunmaz bir fırsat adrestir.Altınkum'da ayrıca dalış kursları veren işletmeler ile at ve jip safarileri düzenleyen firmalar mevcuttur.

Fazla yüksek dalgaların hemen  hiç  uğramadığı Altınkum yaklaşık 260 -300 gün güneş alan bir sahil beldesi  olduğundan kış ve ilkbahar aylarında bile güneşlenmeniz mümkün olabilmektedir. Deniz suyu sıcaklığı dalış , yelken , sörf , su paraşütü ve kayağı gibi deniz sporlarına uygun olmaktadır.Ulaşımın rahat olmasından dolayı özellikle yakın çevreden günübirlik geziler veya hafta sonu tatilleri için uygundur.

TARİHTE DİDİM,  
Aydın ilinin son yıllarda öne çıkan turistik ilçelerinden olan Didim’deki ilk yerleşke izleri Milattan Önce 16.000 yılına kadar uzanmaktadır. İonlar, Persler, Romalılar, Bizanslılar ve ardından da Türklere ev sahipliği yapan bu coğrafya, aradan geçen yaklaşık 160 asır boyunca pek çok tarihi olaya tanıklık etmiştir. Helenistik çağlardan önce Didim'in yaşadığı evreler hakkında doyurucu bilgiler olmasa da; yöre, bilhassa Büyük İskender'den sonraki dönemlere ışık tutan arkeolojik kazılara sahne olmuştur.

Günümüzdeki Ege Bölgesi'ni kendilerine mesken tutan İonlar, kolonilerinin haricinde (Miletos, Myos, Priene, Ephesus, Kolophon, Lebedos, Teos, Erythria, Klazomenia, Phokia, Samos ve Khios'tan müteşekkil) 12 'kent devletinden oluşan bir birlik' halinde yaşamıştır. Kendi dönemlerinin ticaret yollarının kesişme noktalarında kurulan bu 'kent devletleri', tarım ve deniz ticareti sayesinde kısa sürede zenginleş¬miştir. İon devletlerini benzelerinden ayıran bir özellik de kültürel birikimlerini besleyecek sayı ve niteliğe haiz yazar, filozof ve alimlere kucak açmasıdır.. Bu sayede İonlar, tüm Batı Anadolu ve hatta Anadolu medeniyetleri içindeki en gelişmiş idari yapıyı ve uygarlığı kurmuşlardır.

İon Medeniyeti'ne dahil kent ve yörelerde felsefe alanında Anaxagoras, Anaximander, Anaximenes, Antisthenes, Aristotle (Aristo), Democritus, Sinoplu Diogenes, Epicurus (Epikür), Empedocles, Heraclitus, Leucippus, Gorgias, Parmenides, ünlü Plato, Protagoras, Pythagoras, Socrates (Sokrat), Thales ve Zeno gibi abide isimler yaşamıştır.

Bölgede çokça bulunan zeytin, kocayemiş, keçiboynuzu, erguvan, zakkum ağaçları yeşil ve kızılçamlar arasında kurulu bu kentlerde yaşayan Antik Çağ yazarları arasında ise Aeschylus, Aesop (Ezop), Aristophanes, Euripides, Herodotus (Heredot), Hesiod, Homer, Lucian, Menander, Pindar, Plutarch, Polybius, Sappho, Sophocles (Sofokles), Megaralı Theognis Thucydides ve Xenophon isimleri öne çıkar.
Dantela gibi örülü Ege kıyılarındaki İon iskeleleri bir yandan teknesiyle kendisine yanaşacak balıkçıları beklerken, diğer taraftan ise Büyük İskender'den Lycurgus'a, Leonidas'tan Alcibiades'a, Demosthenes'ten Pericles'e, Solon'dan Themistocles'e, Archimedes'ten (Arşimet) Hippocrates'a (Hipokrat), Aspasia'dan Crotonlu Milo'ya kadar tarihe geçmiş veya tarihin yazımına bizzat önayak olmuş kişileri de ağırlamıştır..

Osmanlı İmparatorluğu döneminde Didim’deki ilk kazılar 1858’de İngilizler tarafından Arkeolog Newton’un başkanlığında yapılmıştır. 1905’te ise Bayan Elizabeth Weigand yönetiminde başlatılan kazılar, ilk kez sistemli temellere dayandırılarak 1937’ye kadar sürdürülmüştür. Bu dönemde tapınağın toprak altında kalmış olan büyük bir kısmı ilk kez ortaya çıkartılmıştır. Sonraki kazılar ise Alman arkeoloji uzmanlarının organizasyonlarında şekillenmiştir.

Bu kazılarda ortaya çıkarılan harabelerde yapılan araştırmalara göre; Didymaion, ilk olarak Miletus’a ve onun tanrılarına bağlı bir kahinin ikamet yeri ve onun inancına bağlı olanların ibadet ettiği bir mabet alanı merkeze alınarak yerleşkeye dönüştürülmüştür. Yapılan arkeolojik, antropolojik incelemelerde arkaik tapınağın yapımına İonyalılar tarafından M.Ö. VI. yüzyılın ortalarında başlanıldığı belgelenmiştir. Günümüzde kalıntılarını gördüğümüz tapınak ise, ardılına oranla küçük olan bu arkaik tapınağın bulunduğu yerin üzerine konuşlandırılmış ve yapımına da Büyük İskender’in Perslere karşı elde ettiği zaferden hemen sonra başlanmıştır. Ancak yine bu bulgulara göre, günümüze kalıntıları ve ayakta kalmış üç sütunu ulaşan bu görkemli tapınak, çeşitli nedenlerden ötürü tam anlamıyla asla tamamlanamamıştır.

Grekçe'deki 'Didyma' sözcüğünde bahsi geçen 'İkiz Kardeş'ler ise, Tanrı Apollon ile Tanrıça Artemis'tir. Bilindiği gibi Artemis adına Efes'te yapılmış olan ve 'Artemis Tapınağı' adıyla bilinen mekan, antik dünyanın 7 Harikası'ndan biridir. Havalideki önemli antik unsurlardan birisi de (günümüze somut anlamda gelememiş olsa da) Miletus ile Didim'deki Apollon Tapınağı arasında dümdüz bir şerit halinde tasarlanan 'Kutsal Yol' ve bitimindeki 'Artemis Kutsal Alanı'dır.

APOLLON TAPINAĞI
Milattan önceki yüzyıllarda yaşayan insanlar büyü, fal ve kehanet gibi şeylere çok inanırlardı. Üstelik bu inançları onların yaşamlarını yönlendiren en büyük faktördü. Ancak dinsel duyarlılıkları oldukça karışık ve değişkendi. Kendilerince yararlı ve güzel herşeyin ayrı bir tanrısı olduğunu varsayıyorlardı. Mesela denizlerin tanrısı Poseidon'du, aşk tanrısı Eros, şarap tanrısı Dionysos, ışık ve güneş tanrısı ise Apollon idi...

Hemen hemen tüm antik çağ boyunca bereketli Ege Bölgesi sahil kesimlerine ve Büyük Menderes (Meandros) Deltasına yerleşerek buralarda yaşayan halkların inanç kültürleri bu doğrultuda şekillenmiştir. Didim'e de bu inanç kültürlerinden bir heybe miras kalmıştır...
 
 
Efsaneye göre, Tanrı Apollon bir gün Didyma yöresinde çobanlık yapan Brankhos'a rastlar. Onun saf ruhundan ve nazik yaklaşımından çok hoşlanan Apollon, ona biliciliğin (yani kehanetin) sırlarını öğretir. Öğrendiği tanrısal sırları insanlara aktarma amacındaki çoban Brankhos, bugünkü Apollon Tapınağı'nın bulunduğu yerdeki defne ormanı ve su kaynağının hemen yakınına tanrısı Apollon adına ilk tapınağı kurar.

Zaman içinde Brankhos soyundan gelenler 'Brankhidler' olarak anılmıştır. Bu soydan gelenler çok uzun yıllar boyunca Apollon Tapınağı'nın yöneticiliğini yapmışlardır. Bundan dolayı 'Didyma' asırlar boyu; 'Brankhidai', yani Brankhidler Ülkesi adıyla da anılmıştır.

Kazıbilimcilerin Ege'deki cennetlerinden biri olan Apollon Tapınağı, Apollo'nun kız kardeşinin adına yapılan Efes'teki Artemis Tapınağı'nın bir benzeri olarak inşa edilmek istenmişti. Sonuçta onlar ikiz kardeşti ve tapınakları da birbirinin aynısı olmalıydı. Eğer antik çağ mimarları bu amaçlarına ulaşabilmiş olsalardı, günümüzde belki de aralarında Didim'deki Apollon Tapınağı'nın da yer alacağı Dünyanın 8 Harikası'ndan bahsediliyor olacaktı...

Tarihçiler ve yer bilimciler Apollon Tapınağı'ndaki en büyük yıkıma 1493 yılında tüm Ege coğrafyasını etkileyen büyük bir depremin sebep olduğu tezinde birleşirler. İstanbul'un Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilmesinden tam 40 yıl sonra meydana gelen bu depremde büyük hasar alan tapınak, ilerleyen asırlarda kendi haline terkedilerek adeta bir harabe haline gelmiştir. Ancak tapınak çevresindeki verimli araziyi yurt edinen yöre halkı tarafından kurulan minik yerleşke, sonraki yüzyıllarda giderek bir Rum köyüne dönüşecek olan Yoran Köyü'nün temellerini oluşturmuştur.

Antik Milet’in kutsal kapısından başlayan 'Kutsal Yol', mümkün mertebe deniz kenarını takip ederek Didim’in (günümüzde Mavişehir olarak bilinen) Panormos limanına ulaşmaktaydı. Buradan sonra ise güneye doğru kıvrılarak Apollon Tapınağı'nın adak ve sunu terasının önünde son buluyordu. Milet ile Apollon Tapınağı arasındaki yaklaşık 16,5 kilometrelik uzunluğa sahip olan 'Kutsal Yol'un genişliği ise 5 ila 7,5 metre arasında değişiyordu. 'Kutsal Yol'un Apollon Tapınağı'na ulaşmadan önceki, yani Milet çıkışındaki ilk 5-6 kilometrelik bölümü; Apollo rahip ve rahibelerine ait oturan insan heykelleriyle, yatan aslan ve (Mısır piramitlerinin yakınındakine benzeyen) sfenks figürleriyle süslenmiş ihtişamlı bir güzergah olarak inşa edilmiştir.

Ege'nin gözboncuğu mavisi Didim, arkaik dönemde yaklaşık 100 yıl kadar Branchidler adı ile bilinen rahiplerin yönetimi altıda kalmıştır. Bilhassa bu tarihten itibaren tapınağın ünü, antik Ön Asya'nın tamamını sarmıştı. Ünlü Yunanlı tarihçi Herodotus— yani Heredot’a göre, M.Ö VII. yüzyılda Mısır kralı Necho ve Lidya Kralı Kroisos tarafından kutsal bir tapınağın bulunduğu Didim’e çok değerli armağanlar sunulmuştur. Hemen yanıbaşımızda, Bodrum yakınlarındaki Halicarnassos'da doğan ve 'Tarihin Babası' olarak da anılan Heredot, eserlerinde Kral Kroisos’un Didim Tapınağı'na aynen Delphi’ye gönderdiği altın sunular ağırlığında ve değerinde hediyeler gönderdiğini yazmaktadır.

Arkaik Didim'e ait ilk mabet ise, yapılan kazı buluntularına göre M.Ö. VII. yüzyılda inşaasına başlanmış 'tanrılara adanan arazi' anlamına gelen bir temenostur. İlk mabedin bundan yaklaşık 100 yıl sonra yapılan kolonadlarla beraber pek görkemli olmayan bir yapıya sahip olduğu varsayılmaktadır. M.Ö. VI. yüzyılın ilk yarısında ise, İon dünyasının ulaştığı en parlak dönemde, Apollon Tapınağı büyük bir mabet haline dönüştürülmeye başlanmıştır. Bu arkaik tapınağın mimari yapısında, aşağı yukarı aynı dönemlerde yapılmış oldukları belirlenen Efes ve Sisam tapınaklarından etkilenilmiştir.

Bilicilik, yani kehanet merkezi olarak yapılan Apollon Tapınağı, 85,15 x 38,39 metre ölçülerinde bir dipterostur— yani çevresinde çift sıra sütun bulunan bir mabettir. Yanlarda 21 çift sıra sütun, ön yüzünde 8 ve arka tarafında 9 sütun sırası olacak şekilde tasarlanmıştır. Halkın ibadet amacıyla kullanacağı 'naos' adı verilen iç avluyu çevreleyen 104 sütun ve 'naos'ta bulunan 8 sütunla birlikte toplam 112 sütunu vardır. Kutsal avlu 17,5 metre yüksekliğinde bir duvarla çevrili olduğundan, dışarıdan bakıldığında üstü kapalıymış izlenimini vermekteydi. Ancak yüksek maliyeti ve havalide sürekli devam eden savaşlar tapınağın inşasının tamamlanmasına izin vermedi.

Bu dönemdeki tapınağın ölçüleri, onun Efes'teki Artemis Tapınağı ve Sisam Adasındaki Heraion Tapınağı'ndan sonra, antik dünyanın üçüncü büyük tapınağı yapmaya yetiyordu. Ayrıca sütunlarının yükseklikleri bakımından da çok görkemliydi. Her sütun, kaide ve başlıkları dahil 19,60 metre yüksekliğindeydi. Kehanetçilerin misafirlerini kabul ettikleri ana salonun girişinde iki yarım sütun ve salonun içinde de iki sütun bulunmaktaydı. Bu sütunlar diğerlerinin aksine yapraklı, kelebekli, kral tacı gibi 'korint' başlıklıydı.

Çevresinde geniş bir defne ağacı korusu bulunan tapınak, yedi basamaklı 3,5 metre yüksekliğinde bir kaide üzerine inşa edilmiş ve orta tarafta 14 basamaklı giriş merdivenleri bulunmaktaydı. Aslında bu büyüklükte bir yapının kolay kolay tamamlanamayacağı açıktır. Bu nedenle inşaat M.Ö. III. ve II. yüzyıllarda da devam etmiş, hatta bir kısmı Roma döneminde yapılmıştır. Bütün bunlara rağmen tapınak ilk orijinal planlarına göre tam olarak bir türlü bitirilememiştir.

Günümüzden yaklaşık 2.600 yıl önce inşa edilen bu kutsal avlu 53,63 x 21,71 metre ebadında olup, duvar yüksekliği 25 metreden fazladır. Kutsal avlunun batı ucunda kült heykelinin bulunduğu daha küçük bir yapı (sekos) vardı. Kutsal avlunun doğusunda ise, 15,20 metre genişliğinde ve 24 basamakla çıkılan bir merdiven yer alıyordu. Bu merdiven kehanetlerin yazılıp söylendiği salona açılmaktaydı ve burası da 14,04 x 8,74 metre boyutlarında çatısı 20 metre yüksekliğinde mermerle kaplı bir salondu. Bu salonun zeminindeki yekpare mermer blokların her birinin tahmini ağırlığı 70 tondur. Apollon Tapınağında bulunan sütunların beherinin o zamanki maliyeti 40.000 drakhme/drahmi idi. İnşaatta çalışan yüzlerce işçinin her birine de 2 drakhme yevmiye ödeniyordu.

Didim